Silmek İstediğinize Eminmisiniz ?

Eminseniz Lütfen Evet'e Basın.

WhatsApp: +90 552 455 13 03       Telefon: +90 552 455 13 03



MARKA ŞEHİR AHMET ÖĞÜNÇ BİR BÖLGENİN KALKINMASI İÇİN EĞİTİM

Marka Şehir

Marka şehir yaratma amaçlı güzel çalışmayı mesleğimle iç içe bir konu olunca bir çırpıda özümseyerek okudum. Çalışma yapan hemşerilerimi tebrik eder, gayretlerinin gerçekleşmesi dileğimle başarılar dilerim. Ben de bu konuda tecrübelerimden bir katkıda bulunabilmek amacıyla bazı noktalara değineceğim. Eleştiri olmadan mükemmeli bulmak mümkün olmaz. Bu sebeple eleştirilerimi birer engel, karamsar tablo olarak değerlendirmek yerine, basit uyarılar olarak dikkate alınmasını isterim. Söylem tarzımdaki kabalığımı da hoşgörülerinize havale ediyorum.

Bir bölgenin kalkınması için eğitim, tarım, ticaret, sanayi, turizm konularında farklılık yaratması, cazibesinin belirginleşmesi gerekir. Bunlardan birinde ülke genelini aşması, marka şehir olmanın kapılarını açar. Sektör bazında incelendiğinde göze batan bazı engel ve üstünlüklere dikkat etmek gerekir.

Turizmi ele aldığımızda; deniz, termal, doğa, inanç, tarih ve kültür, sağlık, kongre-festival, spor, eğitim, av turizmleri… akla ilk gelenlerdir. İlçemizde Emirdağ’ı bakımsızlık, Eber gölünün kuruması nedeniyle doğa ve av turizmine kapalı. Denizimiz yok, sporda hiç yok gibiyiz. Sağlıkta yetersiz termal tesisi ile varlığımız ve yokluğumuz belli değil. Eğitimde yüksekokul ticari bir kapı olmuş, uygulama sahası noksanlığı nedeniyle güncelliğini kaybediyor.

Kaymak Festivali güncelliğini yitirmiştir. Bataklıklar kurumuş, var olan mandalar mezbahalara gönderilmiş ve manda sürüleri tarihe karışmıştır. Manda sütü olmadan üretilen manda kaymağı ile kaymak festivali bağlantısı kuramıyorum.

İlçe halkı dindar olarak bilinmesine rağmen yerli bir şeyh türetip, ilçeyi inanç turizmine kavuşturamamış olmasının, kayıp sayılıp sayılmayacağını takdirlerinize sunarım.

Tarih ve kültür turizmi; tarihi yerlerin gün yüzüne çıkarılmasıyla mümkün olacaktır. Kurtuluş Harbinin son savunma hattı, askeri lojistik alanları, Selçuklular dönemi yapılardan; Kırkgöz, İmaret Cami ve çevresi, Roma kalıntısı Dura Yeri, Abdülkadir Geylani türbesi, köylerde bulunan in ve mağaralar gözden geçirilerek turizm canlandırılabilir. Ancak bu yerler sahiplendirilirse mezbelelikten çıkar. Çevresiyle birlikte projelendirilip, işletmeye açılmasıyla iç ve dış turizme açılabilir. Heybeli Kaplıcaları çağa yakışır otel-motel tipleri yapılarak ve işletilerek turizme kazandırılabilir. Felsefi değişim gerektiriyor, aksi halde bir asırlık geçmişinden kurtulamaz.

Sanayi denilince; ağır, hafif, makine, elektrik-elektronik, endüstri-ekonomi, tekstil, el sanatları sanayi gibi kavramların içi doldurulmalı. Göl kuruyunca, hasır-yastık üretimi bitti. Ormanı olmayan bölgede kerestecilik tutunamadı. Toprak sanayi de tutunamayanlar arasında yerini aldı. Küresel sermayenin yapıları; E-ticaret ve iğneden-ipliğe kalitesiz mallar pazarlamasıyla göze gelen zincir ‘üç harfli cin’ marketler ticari hayatı söndürdü. Esnaf ve sanatkârlarımız bir bütün olup büyüyemedikleri için; terzilerimiz, yırtık sökük dikmeye, mesh ve çarık üreten ustalarımız ayakkabı tamirciliğine mahkûm oldu.  

Halk tarımdan uzaklaşırken, tarım ve hayvancılığın büyük çiftlikler vasıtasıyla yapıldığı döneme geçişi henüz görebilmiş değiliz. Küçük, eski usul tarım işletmeciliği tutunamıyor. Şirketleşmeye ve büyük işletmeler kurmak zorunlu hale geliyor. Yakın gelecekte denetimsiz üretilen tarım ürünleri pazarlarda yer alamayacak.

Yetmiş sene önceki un fabrikası hikâyemiz şirketleşmemize ket vuruyor. Kar payı vadeden Konyalı bankere güvenimiz tam, kendi insanımıza güvenimiz yok. Böylece ilk çözeceğimiz sorunlardan biridir bu durum.

Canlandırılarak marka şehir yapmak için önce şehrin; bir tarım kenti mi, sanayi bölgesi mi, turizm cenneti mi, ticaret havzası mı olmasını istiyoruz, yoksa tamamı mı? Planlamayı amacımıza uygun yapmak zorundayız. Organize Sanayi Bölgesi planlanmış, yatırımcısını bekliyor. Yerli sermayemiz yok, yabancı yatırımcı şart. Yatırımcı yeni bir işe başlarken; neyi nerede, nasıl, ne kadar, kimlerle, hangi sermayeyle üreteceğiz ve nasıl pazarlayacağız… Sorularının cevabı ile karar verir. Arazi, arsa sanayileşmek için gerekli ancak yeterli değil. Yirmi sene önce tarım ve hayvancılığa dayalı ‘Tekno-Park’ yatırımı yapmak isteyen bir holding yöneticisiyle işim gereği muhatap oldum. Sultandağı’na bağlı Karapınar ve Üçkuyu köyleri arasındaki otuz beş bin dönümlük arazinin elli yıllığına tahsisini Afyonlu ve Afyon da görev yapan pek çok bürokrat emek ve zaman harcadık. Ulaşım, su ve enerji bahane edilerek yatırıma razı edilemedi. Daha ziyade devlet teşvikinin olmayışıyla gerçekleşemedi. Sermaye sahipleri dünyayı bedava zapt etmek istiyor. Mesele çok derin…

Tarım işçisinin sanayi işçisi olması için eğitim yeterli değildir. Çalışanın psikolojik olarak sanayi işçisi olduğunun farkına varması gerekir. Rahmetli Haydar Öztaş, Çorumludur. İstanbul’a çorap fabrikası kurar. İşçilerinin çoğunluğu hemşerisidir. İstanbul şartlarının zorluğu ve memleket sevdasıyla pazarlama avantajını görmezlikten gelir, Sungurlu’ya büyük bir çorap fabrikası yaptırır. Okul, Cami, Sosyal tesisler ikinci fabrikanın müştemilatıdır. İstanbul’daki işçi hemşerilerini buraya taşır. Üretimde arzu ettiği başarıya bir türlü yaklaşamaz. Verimsizliğin sebebini araştırmak üzere işletmeyi gözlem altına alır. İşçilerin mesai saatine uymadıkları gibi makinelerin başında dikkatli olmadıklarını görür. Sıkı disiplin uygular, değişen bir şey yoktur. Çalışanların gözü makinede, beyni tarlasında, koyununda-kuzusunda, eşinde, çocuğunda… Zarara dayanamaz ve kapatıp, tüm gücünü İstanbul’a verir.

Kent planlamasını yaparken, pek çok kıstas dikkate alınır. Konut yerleşimi, tarım, ticaret, hayvancılık, turizm, sanayi bölgelerinin geniş ve birbirinden uzak, birbirleri etkilemez olması gerekir. Aynı amaçlı sanayi tesisleri bir bölgede toplanmalı ki, bilgi etkileşimiyle teknoloji üretebilir ve ürünlerin pazarlama ve denetimi kolay olur kılınmalı. Bir diğer nokta, plan; altyapısıyla bütünleşik değilse, planlamadan arzu edilir verimin alınamayacağının bilinmesi…

Bolvadin de öncelikle şehir içindeki ahır-samanlık ve depolama alanlarını dışarı taşımak başlı başına bir sorun. Bu haliyle merkez ne köy ne de şehir. Arzulanan marka kent, büyük bir felsefi değişimle gelebilecektir. Kafa yoranları saygılarımla selamlarım.

 6 Şubat 2024    Ahmet ÖĞÜNÇ 

Değerli  Haritacı Ahmet ÖĞÜNÇ Beye, Bol-Dav'ın "24 Eylül Ruhunu Yeniden Ayağa Kaldırmak İçin Bolvadin'i Düşünme Vakti. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Kodlarımızı Yeniden Yazalım mı? "projesine verdikleri "Marka Şehir" isimli fikir, destek ve önerilerinden dolayı teşekkür ederiz.

BOL-DAV BOLVADİNLİLER DAYANIŞMA VAKFI

Paylaş