“Çin yönetimi nasıl bu kadar dikkatsiz olduğunu,
Batı dünyası nasıl bu tehdidi göremediğini, İslam
dünyası ise neden bilimden bu kadar geri kalarak
aşı için başka toplumların gözünün içine baktığını sorgulamalı...”
İbrahim Ulvi YAVUZ
Yazar
19 Kasım 2020
"Üstatlarımız Ve Karantina Günlükleri" Mülâkatı gerçekleştiren: Muhammed Enes KALA
Kıymetli Hocam, öncelikle zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. İlk sorumuzla başlamak istiyoruz. Salgın için çok neden sayılabilir, büyük resme baktığınızda bu
salgın insanlığın başına neden gelmiş olabilir sizce? Bu salgını imtihan, imkân ve tehdit arasında nasıl değerlendirirsiniz?
Sözlerime bu süreçte hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Halen tedavi gören kardeşlerimize de Rabbim sağlık ve afiyet versin,
inşallah kısa zamanda sevdiklerine kavuştursun.Asrımızın en büyük felaketi olarak gösterebileceğimiz salgının, çıkış, yayılış ve durdurulamamasına ilişkin binlerce bilimsel makale yayınladı. Tamamı “bilimsel” tabanlı yazıları okuyarak “teorik” bilgimizi yeterince güçlendirdik. Ancak insanlığın başına neden geldiğinin sorunun cevabı aslında hala bir meçhul. Bilim adamlarına göre “dikkatsizlik” din adamlarına göre ise “şirazesi kayan” topluma ilahi bir uyarı niteliği taşıyor. İslam alimleri “bela” kelimesini, huzur ve selamet manasına gelen âfiyete mukabil olarak da kullanmışlardır. Bireysel ve toplumsal olarak ciddî bir imtihandan geçtiğimiz mutlaktır. Buradaki önemli husus her toplumun kendine göre çıkarması gereken dersler olduğudur. Çıkarılacak bu derslerin toplumdan topluma, bireyden bireye değişeceği mutlaktır. Herkes kendi muhasebesini yapmalıdır diye düşünüyorum. Sadece hastalığın çıkış süreci değil, yayılma sürecinde de kendimizi sorgulamamız gereken konular vardır. Dikkatsizlik, tedbirsizlik beraberinde kul hakkını da getirmektedir. Çin yönetimi nasıl bu kadar dikkatsiz olduğunu, Batı dünyası nasıl bu tehdidi göremediğini, İslam dünyası ise neden bilimden bu kadar geri kalarak aşı için başka toplumların gözünün içine baktığını sorgulamalı. Bireysel sorgulama ise “günahların kefareti ve vicdani muhasebe” olmalıdır diye düşünüyorum.
Karantina günlerinde neler yapıyorsunuz? Özellikle hangi eserleri okudunuz,hangi filmleri izlediniz? Bu süreçte bir çalışma kaleme aldınız mı? Yaşadığınız
tecrübeye dair bir eser üretecek olsanız o eserde nelerden niçin bahsedersiniz?
Karantina günleri bizi, teknolojiyle donatılmış ama çaresizlik günlerine götürdü.Özgürlük hariç her şeyimizin olduğu bir dünyaya. Okumak ve yazmak bu süreçte
yaptığım en iyi davranış tarzıydı. Ama bu sefer “düşünmek ve sorgulamak” daha fazla yer tuttu hayatımda. Nasıl bu hale geldiğimizi sorguladım, insanların tüm
uyarılara rağmen nasıl bu kadar dikkatsiz olabildiklerini sorguladım, hepsinden önemlisi bireysel olarak bu tür travmalara ne kadar hazır olduğumu sorguladım. Bu
tarihte bir eser üretmem gerekirse kıyamete koşan dünyanın bir “kıyamet demosu” ile karşı karşıya olduğunu söyler ve yazardım. Diğer bir konu ise dünyayı etkisi altına alan büyük savaş, felaket, hastalık ve benzer durumlar, büyük fikir ve eserlerin meydana gelmesine fırsat da oluşturabilir. Okuyan, yazan ve düşünen insanlar ortaya koyacakları eserlerle bu olumsuz süreci bir nebze de olsa olumluya dönüştürme imkânına sahip olabilirler diye düşünüyorum. Buradan hareketle Türkiye Yazarlar Birliği bu süreçte üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi. Karantina günlerinde interaktif olarak yapılan toplantılarda yaşanan süreç ve olası sonuçları ele alınmakla birlikte “bize ne düşüyor” sorusuna cevap aradı. Tüm şubelerimizin de katılımı ile yapılan toplantıların çok yararlı ve verimli geçtiği inancındayım. Karantina günlerimin büyük bölümünü çalışma odamda kitaplarımla birlikte geçirdim. Bilgisayar başında ise genelde kültür ve sanat dünyamıza ilişkin gelişmeleri takip ettim. Bedensel olmasa bile zihinsel zindeliğimi sürekli muhafaza etmeye çalıştım. Belki de en güzeli doğup büyüdüğüm topraklar olan Bolvadin’e giderek oradaki kütüphanemin tozunu almak oldu. Yasaklarla birlikte kendimi kitapların arasında buldum. Çalışma masamın üstüne sıraladığım eserleri, keyifle okumaya başladım. Bunları şöyle sıralayabilirim: Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın Hayatımın İbret Aynası, Nazan Bekiroğlu’nun İsimle Ateş Arasında, Savaş Ş. Barçın’ ın Osmanlı Aklı, Necat Tonga’nın Bir Edebi Muhit Olarak Ankara, İsmail Kara’nın Zafer Değil Sefer, Rıdvan Canım’ın Hayal Şehirlerin İzinde, D. Mehmet Doğan’ın Türkçenin Cenaze Töreni 1.Türk Dil Kurultayı, Ezel Erverdi’ nin Nurettin Topçu Dünden
Kalanlar ve Geleceğe Umutlar, Nurullah Ulutaş’ın İntihar ve Roman, M. Serhan Tayşi’nin Ali Emiri’nin İzinde adlı eserleri.Ayrıca bu zaman içinde uzun yıllar üzerinde çalıştığım Türk Romancılar Sözlüğü ’nün sonuna geldim. Günlükler elimin altında her gün yeni bir şeyler sahifelere dökülüyor. Ayrıca yine uzun yıllar emek verdiğim Dünya Tarihi Kronolojisine fazla vakit ayırma şansım oldu. Hülasa hayat böyle akıp gidiyor. Kitap kadar olmasa da film izleme imkânım da oldu. Yakın tarihe ışık tutan
belgeseller ve kısmen ülke istihbaratlarındaki ilginç olayları anlatan gizem yüklü filmleri izlemeye çalıştım. Son olarak da insanlığın yaşadığı bu trajik olayın bir
roman konusu olacağı kesindir. Bakarsınız önümüzdeki yıllarda kalemimizden bu konular dökülüverir.
Hayat hikayenizde yaşadığımız nazik günler nereye oturuyor? Bu günlere ilişkin duygunuzu ifade etmeniz gerekirse neler söyleyebilirsiniz?
Hayat hikayemde yaşadığım süreci özel bir yere oturtacağım kesin. Çocuklarınıza sarılamamak, torunlarınızı koklayamamak, misafirliğe gidememek, misafir
ağırlayamamak, saf tutamamak, cenazeye katılamamak, düğüne gidememek, dostlardan uzak kalmak nasıl ifade edilir, nasıl satırlara dökülür bilmiyorum. Bu
günlere ilişkin duygularımı, “karışık duygular içindeyim” diye özetleyebilirim.Gönül dünyamızda fırtınalar kopsa da belli yaşa gelmiş bizlerin zor günler
geçirdiğimiz dönemde ailemizi ayakta tutmak adına daha temkinli davranmamız ve daha soğukkanlı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Birbirimizi ne kadar göremesek
de bunu anlayışla karşılamak zorundayız. Alınganlıkları bir kenara bırakıp bazı kusurları görmememiz gerekir. En azından bu süreçte ben böyle davranmaya gayret gösterdim. Biliyorum ki bu sıkıntılı süreçler de Allah’ın izniyle atlatılacak yine o eski, neşeli ve mutlu günlerimize döneceğiz.Şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Devletimizin haklı olarak aldığı tedbirlerin özellikle 65 yaş üstü bizleri hem madden hem manen daha fazla etkiledi. Bir taraftan kendimizi ve akıl sağlığımızı dingin tutmak bir taraftan da kültür ve sanat dünyamıza katkıda bulunmaya çalışmak gerçekten zor bir süreç oldu. Bu günlerin hayat hikayemizde çok özel bir tutacağı kesin. Allah’a şükürler olsun ki şartlar her geçen gün daha iyiye gidiyor. İnşallah da böyle devam eder.
Salgınla beraber evlerimize çekildik. İnsanlar büyük bir tedirginlik içinde.Misafirliklere ara verdik. Çocuklarınızı, torunlarınızı, eşinizi dostunuzu bu süreçte belki de rûberû göremediniz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Biraz önce anlatmaya çalıştığım gibi. Sadece “ben” ya da “biz” değil insanlık yalnızlaştı bu süreçte. Beni üzen şey ise insanlığın ortak bir kaderi paylaştığı
dönemde bile “birlikteliğin” değil “ayrışmanın” peşinde koşanların olması.Biraz önce de anlatmaya çalıştığım gibi olağanüstü dönemden geçtiğimiz için
sabrımızın da olağanüstü olması gerekir. Evlerimizde hapis hayatı yaşasak da teknoloji bir nebze olsun bizi yalnızlıktan kurtardı. Bunaldığımız zamanlarda
çocukların görüntülü aramaları, diğer zamanlarda okumaya ve internet üzerinde araştırma yapmaya vakit ayırmam sürece alışmama yardım etti.
Burada şükür konusuna bir parantez açmak isterim. Halimize her zaman şükretmeliyiz. Evet zor bir süreçten geçiyoruz ama beterin beteri olduğunu
unutmamalıyız. Sabır ve şükür temel yol göstericimiz olmalı. Devletimizin her türlü tedbiri aldığı bu olağanüstü dönemlerde hiçbir şey yapamıyorsak bile sabrederek ve
kurallara uyarak tüm sevdiklerimize yardımcı olabiliriz. Bu sorunuzun cevabını ise Yunus Emre’nin o meşhur dörtlüğüyle bitirmek isterim;
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lütfun da hoş,
Ya dert gönder ya deva,
Kahrında hoş, lütfun da hoş....
Salgın sonrası dünyanın ahvalinin nasıl olacağınız tahmin ediyorsunuz? Salgın hangi alışkanlıklarımızı nasıl değiştirdi? Bu salgın insanlık hanemize neyi
koyacak neyi götürecek?
Dünya nasıl olacak sorunun cevabı “bireysel olarak biz nasıl olacağız?” cevabında gizli. Bu hastalık farklı düşünce, inanç, ırk, mezhep, millet gibi ayrımları ortadan kaldırmasını umut ediyorum. İnsan olmanın yeterli olacağı bir dünya düzenine doğru evrilirsek ne mutlu bize. Salgın tedbirli davranmayı getirdi ama samimiyeti
götürdü.Ben şahsen dünyanın kısa bir bocalama sonrası ortak bir hedefe yönelmesini bekliyordum. Umutlarımın kısmen kırıldığını söylemek zorundayım. ABD’de
siyahi bir insanın öldürülmesi sonrasında yaşanan olaylar, Libya’da yaşananlar, bazı ülkelerin devletimizi hedef alan yaklaşımları, bazı Müslüman ülkelerin anlaşılmaz
tutumları bunlara örnek olabilir. Bu salgının insanlık hanemize iyilik ve güzelliği getirip kötülükten arındırmasını umut ediyorum. Hepimiz aynı gemideyiz ve bu dünya kimseye kalmayacak. 100 sene sonra istisnalar hariç şu an hayatta olan hiç kimse yeryüzünde olmayacak. Bu düşünerek kin ve nefreti bırakıp ardımızda güzel eserler bırakmalıyız.Bu eserleri okuyacak, inceleyecek nesiller belki de günümüzde yaşananlardan ders alarak gelecekte bu hatalara düşmeyecektir.
Yaşadığımız günler hangi hatıraları gözünüzde canlandırdı? Bu günlerde en çok neleri unutmayacaksınız? Çok daha önemlisi, 100 yıl sonra sizin bu mülakatınızı
okuyacak nesillere bu günlere dair neler söylemek istersiniz?
Evlatlarıma, torunlarıma sarılamamak, sokağa çıkamamak, camide saf tutamamak tabiri caiz ise “cüzzamlı” gibi yaşamak bana “yalnızlığı” tattırdı. 100 sene sonra bu
satırları okuyanlara şunları söylerdim: “Her şeyin kıymetini bilin. Vaktiniz varken sevdiklerinize zaman ayırın, her şeye hazırlıklı olun. İnsanları sevin, inancınızı
kaybetmeyin. Yüce yaratıcıyı sadece bu zamanlarda değil her zaman hatırlayın. Bu dünyaya niye geldiğinizi unutmayın. İyi insan olun, vefakâr olun. Güzel dostlar
edinin ve insanlığa yararlı olun. Fitne değil muhabbet üretin.”Çocukluğum zor şartlarda geçti. Ama o zaman yokluk milletin ortak kaderi olduğu için bunu anlayabiliyorduk. Ama şimdi her şeyimiz var ama çok şeyimizin olmadığı bir dünyaya girdik. Bunun ne kadar süreceğini de bilemiyoruz. İnşallah insanlık
olarak daha güzel günlere erişiriz.
Bu zamanlarda neleri niçin yapalım?
Ben konuya şöyle yaklaşıyorum. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) her sözü her hareketi bizim için aydınlatıcı olduğu gibi zor günlerde bile iyilik yapmakla ilgili
beni çok etkileyen bir Hadis-i Şerifi bulunmaktadır. Efendimiz, “Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz onu
dikin” buyurarak aslında her şeyi anlatmaktadır. Kıyamet bile kopuyor olsa hayra ve insanlığa faydalı işler yapmaya devam etmeliyiz. Yani bu zamanda boş durup sızlanmaktansa vaktimizi, üretmeye, insanlığa yararlı olmaya, iyilik yapmaya, kulluğa, ibadete ve muhasebeye ayırmalıyız. Herkes en iyi yaptığı şeyleri yapmalı bu süreçte. Bir öğretmen öğrencileri için kendini geliştirmeli, kültür dünyamızın insanları okurlarını aydınlatmaya devam etmeli, bir doktor hastalarını düşünerek daha çok bilimsel makale okumalı, belediyeler daha iyi yaşam alanları için mücadele etmeli. Özetle her kurum ve kişi bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli. Çünkü bu hastalık süreci geçip günlük telaş başladığında okuma ve yazmaya ayırdığımız zaman yine azalacaktır.Okumak en önemli hazinemiz olmalı. Okudukça anlamaya, anladıkça da dünyaya daha farklı gözle bakmaya başlayacağımız mutlaktır.
Teşekkür ederim.
Comment (3)
Darbar ishan
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Inteadgger accumsan elit viverra,dgadg placerat dolor quis, pulvinar velit. nsectetur adipiscing elit.
Chetan an
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Integer accumsan elit viverra, placerat dolor quis, pulvinar velit. nsectetur adipiscing elit.
Darbar ishan
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Inteadgger accumsan elit viverra,dgadg placerat dolor quis, pulvinar velit. nsectetur adipiscing elit.